Don't tell anyone. [Hikaye - 1. Bölüm]

Don’t tell anyone.
                                                               
Tanisma Fasli…

Glenwood’a tasinali daha bir kac gün oldu. Evin islerini yeni bitirdik. Los Angles ‘a bakarsak, bu köye alismam biraz zor olucak cünki burada yasayan cok az insan var..
Buda demek oluyor ki, alisveris merkezlerini ve diger sosyal aktivitelerimi tamamen unutmam lazim. Evimiz köydeki evlerden biraz  daha büyüktü. Büyükbabam burayi daha gecen yil yaptirmisti, bizim buraya gelicegimizi bildigi icin köyde ki 1800’lerden kalma evlerde oturamiyacagimizi tahmin etmis olmali. Kardesim Felix (o bir bas belasi ve benim ikizim) coktan disariya, köyü kesfetmeye cikmisti. 15 Yil boyunca onunla ayni oda da kaldigim icin bu evin cok odali olusu hosuma gitmisti. En azindan kendime ait bir odamin olmasi kendimi daha iyi hissetmemi sagliyordu. Kardesimle aramizdaki fiziksel fark, o benden daha uzun boylu ve benim saclarim sari iken onunkiler hafif kahverengiye kackin. Huylarimiz nerdeyse tipa tip ayni bu yüzden ayni ortamda bulunmak ikimiz icinde bazen cok sinir bozucu oluyor. Ikimizinde göz rengi yesil, biraz sariya dogru; ama yesil. Annem biz dogarken ölmüs, onu cok özlüyorum. Her ne kadar tanimasam da… Babam ise yeni terfi aldigi icin sürekli toplantilara gidiyor.. Bu bizim icin tabiki de kötü cünkü bizimle ilgilenmeye vakti yok.. Bu yüzden büyükannem ve büyükbabamlara tasindik. En azindan babamin isi sabit bir yerde kalmamizi saglayana kadar. Los Angles’daki arkadaslarimi özledim, iki gündür konusuyoruz ama ses cok hisirtili geliyor tabi böyle kücük bir köyde normal. Interneti daha denemedim bile, babamin bana bir leptop göndermesini bekliyorum. Ve iste, sıkıntıdan patlamak üzere oldugum bir güne daha merhaba…


Büyükannemin nefis yemeklerine eslik etmek icin asagiya indim. Bana yumusacik sesiyle
Günaydin dedi ve ben de karsilik verdim. Ona kahvalti yapmasinda yardimci oluyordum. Babamla birlikte yasarken yemekleri hep ben yapardim yada Felix siparis ederdi… Büyükannemi özlemisim, onu cok seviyorum.

Ben orda kahvaltiyi hazirlarken, birazda atistirarak.. kapi caldi.
„Ben bakarim!“ dedim ve kapiya dogru kosar adimlarla yürüdüm. Büyükbabam salonda gazete okuyordu, gelende büyük ihtimal Felix olmaliydi.. Kapinin yanindaki pencereden perdeyi kaldirip baktim. Evet bu Felix’di. Kapiyi actim. Yaninda biri daha var, pencereden göremedim heralde. Felix’den biraz daha uzun, kumral ve daginik saclari vardi. Gözleri, üzerindeki deri ceket gibi siyah renkliydi.. Pantolonu ise biraz bol ve ceketle ayni renkti. Icinde koyu mavi „V“ yakali bir bulüzü vardi ve ayagindaki ayakkabiyla cok uyuyordu. Galiba biraz fazla bakmistim cünkü oda gözlerini
kısmış merakli gözlerle ‚Ne bakiyosun‘ tarzindan bana bakiyordu..  Gözlerimi devirdim ve ikisini de iceri davet ettim.

Büyükannem hizla kahvaltiyi hazirlamisti. O cocugu önceden taniyor olucak ki, görünce yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi..
„Aaah, Eleazer..“ demek adi Eleazer’di.. „Geldigine cok sevindim tatlim, bizde tam kahvalti yapicaktik.. Haydi senin icin de bir yerimiz var“ dedi ve büyükbabamin bas köse sandalyesinin yanindakini onun icin geriye cekti. Eleazer gülümsedi ve „Tesekkür ederim Bayan Will, ben biraz tokum ama yemeklerinizden atistirmaya hayir diyemiyorum.“ dedi.. Büyükbabam da arkadan gülerek geldi. Okuma gözlükleri hala üzerindeydi ve gülerken göbegi oynuyordu, bunu kücüklükten beri komik buluyorum.. Artik herkes sofradaydi.. Birden konu Eleazer’in babasindan acildi…
„Eee, Eleazer, baban ne yapyior“ dedi büyük babam o kalin sesiyle.
„Babam bugün ormana ava cikmayi planliyor efendim.. Hava biraz sisli olunca yerinde duramaz bilirsiniz..“
„Evet evet bilirim… Pekii, bos yeriniz var mi?“
„Tabii efendim, Babam sizinle avlanmaya cikmaktan cok hoslanir.. Ben kendisine haber veririm..“ dedi ve gülümseyerek yemegine devam etti.. Bense kahvaltiya oturdugumuzdan beri hic kousmuyordum.. Canim bi sekilde sıkılmıstı, ve artik cok doymustum… Tabagimdaki zeytinle oynayip duruyordum.. Sonra birden herkesin kahvaltisini bitirdigini fark ettim. Felix Eleazer’la birlikte evi gezinicekti.. Büyükbabamsa garaja gidip av malzemelerini alicakti tahminimce… Bende büyükanneme masayi toparlamasinda yardim ediyordum.. Tam aklima gelmisken, Felix ve arkadasi yukari dogru cikiyorlardi bende onlara seslendim..

„Felix, sakın benim odama girme..“
„Sakin ol Kim, odana falan girmiyoruz..“ diye cevap verdi.. Icim birazda olsa rahatlamisti. Bende mutfagi topladiktan sonra odama ciktim ve mp4 calarimdan müzik actim. Los Angles’dan satin aldigim yeni kitaplari okumayi düsünüyordum. Cekmeceme egildim ve ordan rastgele birini sectim.
Yatagima uzanip, müzigi son ses acmistim, bi yandan da kitap okuyordum.
Sonra basima birden agri saplandi ve bende kulakliklarimi aniden cikarip sicradim. Sonra odamin kapisi calindi ve bende
„Giir!“ diye seslendim…  Felix iceri girdi, biraz arkasinda Eleazer vardi.. Sonra konusmaya basladi..

- Kim, Eleazer bize köyü gezdirmek istiyor.. Birkac kisi daha varmis yasitlarimizdan, bizi onlarla tanistiracak ve belkide evini gezdiricek.. Gelmek ister misin?

Aslinda iyi bir fikir gibi gelmisti, zaten bas agrisina katlanmak istemiyordum, belki kafami dagitirsam, su kücük köyde bile olsa bir cevrem olursa iyi olur diye düsündüm.. Sonra ayaga kalktim vee.. :

-Tamam, bes dakikaya asagidayim.. dedim. Felix cikarken kapiyi kapatti ve bende pencereden disariya baktim. Hava soguk görünüyordu, ve gercektende sisliydi.  Icime kapsonlu beyaz bir ceket ve üzerine de siyah bir ceket giymistim. Fermuarlari yarisina kadar cekmistim, sonrada converse tarzi botlarimi giydim. Altimda her zamanki siyah pantolonum vardi. Mp4’ümü nolur nolmaz diye yanima aldim, kulakliklardan tekini taktim ama müzik dinlemiyordum, canim sıkılırsa dinlerim diye tedbir almistim…

Asagiya indigimde ikiside kapinin önünde beni bekliyordu. Gözlerimi yere cevirdim ve hic konusmadan evden ciktik… Eleazer’in bana baktigini hala hissedebiliyordum, ama fark etmemis gibi davraniyordum… Bu biraz rahatsiz edici gibi , cünkü tam olarak neler hissettigimi bilmiyorum.  Bu da sinirlerimi dahada bozuyor..
Hep beraber camurlu yolda yürüyorduk. Nereye gittigimize dair hic bir fikrim yoktu. Onlar nereye ben oraya hesabi.. Sessizligi camura carpan ayak seslerimiz bozuyordu. Bu aralar her seye mi sinirim bozuluyor, yoksa bu sessizlik gercekten de mi sinir bozucu anlayamadim. Eleazer’da bu durumdan rahatsiz olmus olucak ki, sessizligi bir yana birakip konusmaya basladi..

-
Los Angles’dan buraya gelmek zor olmustur sanirim… Bu soruyu ikimizede sormustu..
-
Evet.
-Hayir.
Felixle ayni anda farkli cevaplari vermistik.. Onu orda tutacak cok sey yoktu, en azindan canta yada ayakkabi magazalari..

-
Pekala, neden kolay olmadi Kim?  diye sordu bana.. Adimi söylediginde kendimi cok degisik hissettim. Ellerim bir anda buz kesildi ve cevap olarak ne vericegimi düsünemedim.. Sanirim ellerimler birlikte beynimde donmustu…

-Los Angles büyük bir yer, ulasim veya aktivitelerin daha bol oldugu yer.. Hem sahil ve güneside var.. Arkadaslarimi birakmakta kolay olmadi…  dedim ic gecirerek..

-
Tabi yaa.. Sonra Felix araya girdi..

-Benim ögretmenlerimle ve kizlarla sorunum vardi, umarim burda az kiz  vardir… Kendini övünerek konusuyordu, yamuk bir sekilde gülüyordu… Evet, kardesimin yakısıklılıgıyla övünebilirdim, cünkü gercekten cok yakısıklıydi.. Onun kadar bende güzeldim ama kendimle övünürsem kendini begenmis olurum, v eben öyle olmak istemiyorum…

-
Burda basin agrimaz Felix.. dedi eliyle köyü göstererek.. Sonra bi eve dogru yöneldi vee, „Iste geldik.. Burasi Pire’in evi, oda bizim yasitimizdan ve cok tatli bir kizdir.. Umarim onunla iyi anlasirsin Kim…“ dedi gülümseyerek.. Bende gülümsedim ve sonra kapiyi tiklatti… Dedigi gibi cok tatli bir kiz kapiyi acti. Hem cok güzel hemde cok zarifti. Omzuna kadar uzanan koyu kizil ve düz saclariyla, dikkat ceken mavimsi gözleri insani gercekten adeta büyülüyordu. Yere balerinler gibi yumusak basiyordu ve gercekten de cok sık giyinmisti.

-Bende sizi bekliyordum… dedi gülümseyerek.. Felix agzi acik kalmis bir sekilde hala ona bakiyordu ve sesiyle büyülenmisti sanki.. Kafami yere indirdim ve gülmeye basladim.. Eleazer’da Felix’in durumuna gülüyordu.. Felix dünyadan kopmus bir sekilde Pire’ye bakmaya devam ediyordu. Pire kapiyi kapatti ve bizim yanimiza geldi. Eleazer’in gözlerine manâli manâli baktiktan sonra Eleazer konusmaya basladi..

-
Pire bu Kim, Kim bu da Pire…
-Memnun oldum..
dedim ve devam etti..
-Bu Felix, Felix bu da Pire…
dedi gülmesini bastirarak. Felix ne kadar düzgün konusmaya calissada kekelemesini durduramadi.. Elini Pire’a uzatti ve tokalastilar.. Felix’i hic bu kadar degisik görmemistim, sanki ayaklari yerden kesilmis, bir kus gibi ucuyordu..  Pire benimlede tokalasti.. elleri gercekten samimiyetinden daha fazla sicakti.. Bu soguga ragmen.. Belki evden daha yeni cikmis olmasindan dolayi olabilir…

Selamlasma fasli bitti ve bizde tekrar bir yerlere dogru yürümeye koyulduk. Pire ve Eleazer sürekli birbirlerine bakiyorlardi. Sanki düsündüklerini anliyorlarmis gibi kafa sallayip duruyorlardi… Bi ara baska yerlere bakiyor sonra tekrar dönüyorlardi.. Biri ona bakarken öbürü baska yere bakmiyordu.. Sürekli ayni anda göz göze geliyorlardi… Bunu görmezden gelmeye calistim… Tekrar bir evin önüne geldik,  Eleazer tekrar öne cikti ve konusmaya basladi..

-Burasi daSeth’in evi. Bugün onula da tanisicagiz.. dedi ve kapiya dogru yöneldi, tiklatti. Felix ve Pire yan yana duruyorlardi. Galiba Pire’da Felix’den hoslanmisti.. Gülmemek icin kendimi cok zor tutuyordum, eger bir gün bu ikisi sevgili olacaklarsa, dalga gecmek icin en iyi malzemem bu günü anlatmak olucakti.. Kapi acildi, ardindan bizi mest eden bir insan daha cikti. Seth gercekten cok yakisikliydi, Koyu renkli saclari ve kaslari vardi.. Gözleride renkliydi ama rengini tam olarak görememistim.. Boyu Eleazer’dan daha da uzundu, bir dev adam gibiydi.. Dergilerde gördügümüz mankenlerden hic farki yoktu.. Felix’in havasi biraz sönmüstü aslinda, ama Pire hala Felix’e bakiyordu.. Su an ki tek tesellisi bu olmaliydi.. Eleazer beni ve Felix’i Seth’le tanistirdi…  Gercekten cok cana yakin biriydi. Tekrar yola koyulduk ve yol boyunca espiriler yapip bizi güldürmeye devam etti. Ona kanim isinmisti, burda onunla iyi anlasicagimizi düsünüyordum.. Bu sefer ki eve geldigimizde sanki zaman daha hizli gecmisti.. Tabi Seth’in espirilerinden ne kadar  yol yürüdügümüzü fark edemedik.. Sonra Eleazer direk kapiya yöneldi ve kapiyi caldi.. Disari Pire kadar gösterisli olmayan ama cok dogal bir güzelligi olan bir kiz geldi. Bu kiz biraz daha icine kapanik ve saf cinstendi. Yüzü bir bebeginki kadar yumusak görünüyordu, up uzun saclarini iki yandan bir cocuk gibi baglamis ve kapiyida bir cocuk kadar nazli acmisti.. Seth yanina gitti ve elinden tutup yanimiza geldiler.. Sevgili olduklarini anlamistim, Seth ne kadar iriyse kizda bi okadar ufakti. Ama cok yakisiyorlardi.

-Carmen, bu Felix ve Kim.Kim.. Felix, bu da Carmen.. diye tanistirdi bizi Eleazer.. Bizde o sirada „Memnun olduk“  diyorduk.. Kizin sesi ince ve gayet yumusakti. Bu köyün insanlari beni gercektende büyülüyordu. Simdi de altili bir gurup olarak geldigimiz yöne dogru gidiyorduk.. On dakikada Eleazer’in evine vardik. Seth ve Carmen gelirken bize sarki söylemislerdi.. Digerleride bir sekilde eslik ediyorlardi. Ben haric tabi. Müzik dinlemeyi söylemekten daha cok seviyorum.. Isi profesyonellere birakmak benim ve digerleri icin daha iyi olabilir. Sonra köydeki tüm kuslari kacirmak istemeyiz..


Anonymous.

1 Kommentar:

  1. Bayildiim, iki hikayeyide okuyunca daha iyi oluyor.. Kacirmamak lazim...

    AntwortenLöschen